3 Nasihat

Tipik balık burcu yeni mezun bir endüstri mühendisi bu varlık; iş yerinde amansız bir mücadele veriyor. Bazen de fani dünyanın ve İnternetin büyüsüne kapılıp kendi kendini geliştirme ve ideallerinden uzaklaşıyor. Henüz mezun olmadıysanız bu yazılarımı okuyup umarım ders alırsınız da iş hayatına daha sağlam başlarsınız...

31 Aralık 2013 Salı

Öylesineydi Bu

Can sıkıntısı neler yazdırıyor işte...(Yazım güzel ama demi)

Bu da benim iş yerindeki çalışma masamdan bir kare . Renkli kalemlerimi ve kağıt bardaklarımı seviyorum:)

İlgisiz Doktor, Amaçsız Çalışan

Ha bir de ilgisiz doktorlar var. Bence doktorluk kutsal bir meslektir ve bu işi para için yapacak olan varsa onları şimdiden uyarıyorum. Aynı parayı kazanabileceğiniz bir çok ticarethane var. Hastanelerden uzak durun. 

Bugün karın ağrımdan dolayı hastaneye gitmek zorunda kaldım. Acil serviste bana bakan doktor sanki geçerken uğramış gibi bir hali vardı. Geldi 2 dk baktı bir iki soru sordu ve gitti. Saçma sapan bir şeydi. Üstelik hastane de bir o kadar pisti. Eve gelince ilk işim hastaneden temas olan her şeyi yıkanacaklar selesine atmak ve banyoya girmek oldu. Bu arada merak ettiysen söyleyim böbrek taşı düşürüyor olabilirmişim. Ee yani ne yapmam lazım niye olur neden oldu....? Bunlara cevap yok arkadaşlar çünkü doktor beyin acil servisteki hastasıyla ilgilenmesinden daha acil işleri vardı. Ne olduğunu bende bilmiyorum? Merak da etmiyorum yargılama hakkım var ama yargılamak için ne ortam ne de süreç var. Böyle geldi böyle gidiyor. Bir de hasta bir şey sorduğunda ne oldu diyen hemşirelerimiz var, surat asan, azarlayan, sanki dünyayı kurtaran havasında yürüyüp de biz bir şey sorunca engel olmuşuz bu kahramanlığına tarzında davranışı var. Para için yaptığımız hiç bir iş amacına uymuyor, gerçek ihtiyaçları karşılamıyor, bizleri tatmin etmiyor. İş yeri için de bu geçerli orada sadece para kazanmak için bulunuyorsan ne mutlu oluyorsun, ne yaptığın işten zevk alıyorsun, ne hevesin kalıyor, ne takdir ediliyorsun ne de ilerleyebiliyorsun devamlı sıkıntılar seni buluyor. Ancak o işi (misal mühendislik) sırf uygulamak için yaparsan yani ben mühendisliğimi göstermek, fabrikamda mesleğimin bana verdiği bilgilerle iyileştirmeler yapmak için yaparsam işte ozaman mutlu da olurum, takdir de edilirim param zaten yatar ama zam zamanında daha iyi zam alırım( tabi bu zam olayı biraz karışık arkadaşlar. Her zaman beklenilen sonuç çıkmıyor)... İş hayatında bir de KPSS sınavı var hani mühendislerden en iyisini tarih coğrafya seçerek işe alan bir kurum. Tarih bilen insan iyi de mühendislik yapıyor herhalde. Şimdi düşündüm de benim tarihim iyi değil eee özel sektörde işe yaramıyor muyum? Bir devlet memurundan daha çok tecrübe edindiğim gerçeği var !!!


İyi geceler renkli ışıklarım =)

29 Aralık 2013 Pazar

Facedeki Sevgili Paylaşımları

Bir de devamlı birbirine aşık olmakla ilgili resim gönderen face sevgilileri var. Bu sevgili tiplerinin birbirleriyle  görüşmek için neden telefon değilde face kullandıkları merak konusudur. a) telefonlarında hiç tl leri yoktur. b) telefonları yoktur ama pcleri vardır. c) ayrıca facede mesaj kısımlarını da Mark Bey pasif duruma getirmiştir ki millet sevgili görsün. d) mal ????

Misal arkadaş bir resim paylaşmış ve aşkıma demiş. Buna okey diyebiliriz. Adam aşkına herkesin içinde ithaf yapıyor ama ne var ki o resmin altına seni çok seviyorum aşkım yorumu yapılmasın, ne var ki iyi ki varsın yazılmasın...  Bu tarz sevgi gösterilerinizi özel mesajda yapın noluur. Nolur ? Hayır yani size hayran hayran bakmamızı mı bekliyorsunuz??? Ben erkek arkadaşımla facede bir kez bu hataya düştüm ve kendimden soğudum sonra erkek arkadaşımdan soğudum ve paylaşımı ortadan kaldırarak bir oh çektim. Hoş şimdi de twitterda başladı bu can sıkıcı sohbetler ya neyse. Olmuyor efenim yapmayın bunu.

28 Aralık 2013 Cumartesi

Kız Arkadaşa Prenses Demek

Bir de kız arkadaşlarına prenses diye hitap eden kıro erkekler var. Bu erkeklerin sevgisine inanmaya lüzum yoktur. Neden mi? Sevgilerini sözde yaşarlar çünkü sözde derken, kalbe inmez dilde kalır, aklına gitmez sözde kalır. Kız arkadaşına karşı tüm kabalıkları yapar, hiç centilmence tavırlar göstermez, kıskanırsa kıza bağırır çağırır, bir yere gitmesine izin vermez, sohbetleri ortak paylaşacak konuları da yoktur. Öyle iki seni seviyorum, üç seni özledim dört hiç ayrılmayalım denir ve telefon kapatılır. Yahu olur mu hiç öyle şey. Prenses ne demek önce onu bir öğren bir hisset bi kabullen. Erkekte zerre kibarlık belirtisi yok ama kalkmış nasılsın prenses diyor. Ahh bu özenti erkekler. Ama hani şöyle bir erkek olsaydı: Çok şık giyimli, kibar bir konuşması, sohbetinde bir incelik, merak uyandıran bir konuşması, hiç bitmesin dediğimiz muhabbeti olsa, en beklenmedik anda centilmen bir selamlayışı, ilgisi olsa ve bu anlattığım kişi bir gün arayıp nasılsın prenses bugün sesini duymak istedim dese yakışmaz mı ha? Karşısındaki kız hoşlanmaz mı yani....

Ahh bilmiyorlar hiç bir şey bilmiyorlar ve bu yüzden hem kendileri hem de biz kızlar yıpranıp, sevgimizi yıpratıp duruyoruz.

26 Aralık 2013 Perşembe

Stok Takibinde Başarı

Hayat bizi neden yoruyosun diye sormazlar mı adama...
İş hayatı yorucu, iş hayatı bıktırıcı, iş hayatı eeeğ, iş hayatı booo.... İş yerine varmak bile bazen depresif hissettirebiliyor. Masama oturup kulaklıklarımı çıkardığım an omuzlarıma sanki dünyayı vermişler. Açıyorum bilgisayarı ve acaba bugün de hangi yarım işe başlasam da bitiremesem diyorum. Siz de de olmuyor mu? Bi ben mi depresyondayım acaba??? Her neyse saat 9 civarlarında yine kaptırıyorum kendimi iş hayatına ve öylece gidiyor. Peki bugün iş hayatında ne mi öğrendik? Yıl sonu stok sayımı diye bir kavram var aslında çok gerekli bir işlem ama bizim şirkette bu formalite icabı yapılıyor. Yıl sonu stok sayımı ile; yıl içinde ne almış geriye ne kalmış hesabı yapılıyor. elimizde bulunan yani duran yatırımımızı görmüş oluyoruz. Stok çok akıl karı bir iş değil arkadaşlar. Misal bizim şirketimizde teee 2003 yılından kalma sac ruloları var. Gariplerim kaç yıldır gün yüzü görmediler. Yer işgal ediyorlar, bekledikçe yer yer deforme oluyorlar, ve stok sayısı arttıkça onların takibi de güçleşiyor. Amma velakin stok sayısını düzenli takip ederek gerekli miktarları sipariş verirsen ne ala. Bunun için ne yapmak lazım?
1) Geçmişte hangi üründen ne kadar satmışsın bunun bir analizini yapmak lazım. Grafiğini oluşturup; mevsimsel satış mı, devamlı artış, herhangi bir değere bağlı olarak bir artış mı, yoksa azalışta mı bunları grafik üzerinde yorumlamak lazım. (mesela her ay düzenli olarak a23 ürününden 10 adet satılmış ama b43 ürününden düzensiz olarak 2-5-12-3 satılmış)
2) Ana ürünün ürün ağaçları çıkarılır ve satın almaya ya da herhangi bir bölüme sipariş olarak geçilen parçalar listelenir. O bölümlerle görüşüp min sipariş miktarı öğrenilir. Min sipariş miktarı demek o adam en az kaç adet ürün yaparsa kalıp değiştirmesine değer. (break-event point) (hani derler ya 5 tane parça işlem yapmak için 20 dk kalıp ayar yapıyorum değmez diye) Min sipariş miktarı belirledin ya bunlar için bir de termin süresi istersin." Tamam abi senden en az 100 adet isticem ama sen bana bu yüz adet parçayı sipariş verdikten kaç gün sonra teslim edeceksin? ". " Şimdi ciğerim sen istedin mi akan sular durur szdfghjkl sen abi 100 adet lazım de ertesi gün kapında " (bu konuşmalara şahit olacaksınız benden söylemesi)
3) 1.aşamadaki grafiklere bakılır ve o parçadan 1 gün bize yetecek miktar belirlenir. 1 günde ortalama 20 parça mı kullanıyoruz elimizde 20 parça kaldığında sipariş açarız. ama olurda günlük sipariş geçilmiyor sadece belli günler sipariş geçiliyor o zaman sipariş gününe yetecek kadar malzeme elde bulundurulur.

Evet sevgili hevesli mühendis adayları bu böyledir. Yeni başlattığımız stok çalışmalarımız anlattığım detaylarla şimdilik başarılı bir şekilde ilerliyor ve herkesden övgüleri alıyor iş yerinde. İşte siz siz olun çalışmaya başladığınız yerde eski işi devam ettirmenin yanında acaba yeni ve faydalı ne yapabilirim diye düşünün.

İyi geceler masam:)

25 Aralık 2013 Çarşamba

Gündemde Bugün

Dün Heirs diye bir Kore dizisine başladım. Daha 2. bölümde esas oğlan kızdan hoşlandığını söyledi. Bu hikaye demek ki çok uzayacak. Merakla bekliyorum neler olacak diye. Çünkü dizi çok kaliteli bir yapıma benziyor. Oyuncular da bir o  kadar başarılı. Heirs için kısa bir tanıtım ;)   Gel gelelim ki iş yerinde her şey birbirine dolanıyor. Burası kurumsal bir yer değil. her ağızdan bir söz, koltuğuna oturan kendini sultan sanıyor, her önüne gelen bir ahkam kesiyor. Bu da tamamen fabrikalar müdürü sıfatındaki adamın yöneticilik namına bir şey yapamamasından kaynaklanıyor. Türkiye de ki firmaların bir çoğu da bu şekilde; henüz kurumsallaşamamış aile şirketleri, şirketlerimiz... Patronlar işçilikten büyüttükleri için üretime devamlı karışıyorlar. Ve onlar işçiyken kendileri kendi işlerinde çalıştıkları için gece gündüz emek harcıyorlardı. Şuan ki işçiden bekledikleri de bu ve bizim üretimdeki işçileri -7 derecede çalıştırıyorlar. Ama arada bir fark var: Patronlar işçiyken bir hedefleri vardı atölyelerini büyütüp daha fazla kazanmak ve onlar ne kadar çok çalışırlarsa o kadar kazanacaklardı. Ama şuan ki işçiler için öyle mi? İşçi mola vermeden bile çalışsa kazanacağı 800 TL. El-insaf ya 300 kira desen geriye kalan parayla bu adam çocuk mu büyütsün, fatura mı ödesin yiyecek mi alsın...? Bu adam da çalışmak için nasıl tutku olsun? Bir de üstüne işçiye çalışmıyor kaytarıyor muamelesi yapıyorlar ki motivasyon yerlerde...
Bu insanlar para kazanıp işlerini büyüttükleri için kendilerini bir şey sanıyorlar ancak öğrenemedikleri çok şey var üstelik hesaplaşma gününde çok zorlanacaklar.
Bu arada cool erkek  volume tabikii ilerleyen günlerde devam edeceğim. Sevgilisine nasıl davranması gerektiğini bilmeyen erkekler, erkeklerimiz sdsfghjkl  onlara bir iki bir şey öğretmek lazım...

23 Aralık 2013 Pazartesi

Cool Erkek Volume 1

Bunu kesinlikle paylaşmam lazım:

Cool bir erkek olmak için ne yapmalı volume1:
(Öncelikle belirtmeliyim ki bu coolluk dersleri sevgilisi olan erkekler için geçerli yani sevgilisinin gözünde cool olmak için diğerleri dağılın)
Bir kere erkek her zaman prezantabl olmalı. Çok yakışıklı demiyorum prezantabl diyorum. Çünkü yüz güzelliği sonuçta Allah vergisidir ve her erkek yakışıklı olmayabilir ancak; her erkek karizmatik, çekici olabilir. bu tamamen o kişiye bağlı. Prezantabllık önce vücutla başlar. Uzunlar bazen avantajlı da olsa bazen dezavantajda olabiliyor. Eğer daha gelişme çağındaysanız bol süt içmeye bakın çocuklar sdfghjk (olabilir belki de okuyucu kesmimi çocuklar oluşturuyordur.)O göbek kesinlikle olmamalı. Akşamları mekik mi çekersiniz ne yaparsınız bilmem ama muhakkak fit bir vücut yapınız olmalı mümkünse aşırıya kaçmayacak şekilde kasınız da olsun.Göbek olmasın kollar da güçlü olsun. Sonuçta bayanlar zariftir erkeğinin güçlü olmasını kendisini korumasını ister. Sonra tırnaklar, erkeklerde uzun tırnak olmamalı, tırnaklarınız temiz olmalı, kestikten sonra bir zahmet iki törpü gezdirin de öyle yamuk yumuk tırnaklarla dolaşmayın. Ellerinize gece yatmadan krem sürün ki yumuşak olsun. Kız arkadaşınızın elini tuttuğunuz zaman kız arkadaşınızın hoşuna gitsin. Elinize baktığında pis diyip midesi bulanmasın, "aa ne kadar güzel eli  var " desin. Açıkçası bu benim şahsi fikrim erkekler de bileklik takmalı. Ancak kalın bileği olanlar sadece deri kordonlu saat taksın. bileklik takacak olanlar ince bilekli olanlar.Kıyafetinizde renk uyumuna ve temizliğe dikkat edin. Ayrıca öyle her önünüze çıkan pahalı kıyafeti almayın. Hem o kadar para verip hem de rüküş oluyosunuz. Üzerinize oturduğundan ve içinde rahat hissettiğinizden emin olun. Saç için de her zaman aynı berbere gidip ilkokuldan beri kestirdiğiniz modeli kestirmeye devam etmeyin. Arada başka yerlere gidin, katalogları inceleyin. Mesela yüzü hafif toplu ve uzun olan erkeklere 3 numara çok yakışırken yüzü hafif toplu ve yuvarlak olan erkeklere 3 numara kesilip üzerinden 1 ay geçtikten sonra sadece yanların alınıp üstün kalması yakışıyor. ( Berberlik konusunda acemiyim biraz hehe. Bu anlatamaya çalıştığım saç tipinin vardır bir adı herhalde.) Sakal da ben erkek arkadaşım da kirli sakal ve hafif çene altında bırakılmış sakalı seviyorum ama bunlar kesinlikle iyi bile bir kuaförün danışmanlığında daha iyi olacak şeylerdir. Bir de erkek güzel koksun. Ter kokmasın. Dünkü giydiği pantolonu bugün de giyecekse en azından bir daha ütülesin.
Vee işte cool erkekten bir örnek şekil A. (Lee min ho dur kendileri)

Bugünlük bu kadar dostum.

22 Aralık 2013 Pazar

Bir Pazar Daha

Kırağı nın hayran bıraktığı o foto
Bu da içimi donduran kırağı ama etkileyici..

Pazar kahvaltısı denen bir şey var insanı sabah erkenden bu soğuk havada dışarı çıkmaya ikna eden. Evet sabah 6 da uyanıp Rabb ime şükrümü eda ettikten sonra çayı ocağa koydum ve mis gibi sıcak ekmek almaya gittim. Manzara dehşetti ya. Ağaçların tüm dalları kırağı olmuştu ama o nasıl muazzam bir görüntüdür. bayıldım resmen. Tabi bloga da eklemeyi unutmadım. dış kapının sarmaşığından 2 kare...
Dün erkek arkadaşımın izniyle de bir gezme yaptım.Hayatım her zamanda monoton değilmiş demek. KPSS yi kazanıp teee Vanlara gidiyor arkadaş.İnsan hayatında değişmeyen, değişmeyecek bir şey olabilir mi? Ölene kadar bu böyle devam edecek, kaç farklı insan tanıyacak, kaç farklı şehirden ayrılacak, kaç kez aynı başlayıp farklı bitireceğiz... bu sorular böyle uzar gider, asıl olan bizim her ne olursa hayatımızdan zevk almak şükretmemiz gerektiği diye düşünüyorum. Eee ne demişler: Ölüm varsa başka hiç bir şey sıkıntı olmamalı...

Bu da erkek arkadaşımdan bir söz, yüreğime oturan : " Bana ilgi göstermen için illa kötü mü davranmalıyım, senden çok hoşlanmam ve ilgi göstermem mi benim yanlışım"...Ahh vicdanım dağlandı...


14 Aralık 2013 Cumartesi

Bugün de doyduk şükür

Bugün cumartesi ve bu bahtsız bedevi akşama kadar iş yerinde çalıştı. Ah nasıl yorucu, nasıl motivasyon bozucu...
Sonrasında bir de eve gel yok odayı temizle , efendime söyleyim, duş, yemek yap !! Yemek yap kısmı aslında zevkli sadece ev arkadaşlarım bulaşıklarını tezgah üzerinde bırakmadıkça.

Bugünkü menümüz ise şahsıma ait bir tarifti. İsmi de Havuçlu spagetti ( Çok orjinal bir isim değil mi asdfghj)
(asdfgh bu gülüşü seviyorum) bu benim masam, altındaki tepsi de benim. Spagettimize kaşar peyniri eşlik ediyor. Yanındaki beyaz bardak da yatmadan önce içeceğim süt bardağım. ordaki beyaz kulaklık da yoldaşım. eğer ev dışında bir yere gideceksem muhakkak yanıma alırım. orda ucu gözüken lacivert bişiy var. O da benim hesap makinem. Malum mühendisim ya. Ama Allah a binlerce şükür olsun aç kalmak kadar insanı güçten düşüren bir şey yok.




11 Aralık 2013 Çarşamba

Annem Nette

Ah bu teknolojinin gelişmesi iyi mi oldu kötü mü bilmiyorum.
Az önce facede dolaşırken annemin arkadaşı bir bağlantı paylamış alt kısmında da yorumlar var. Yorumda annemin karda düşüp ayağını incittiği yazıyordu. İnanamadım. Haberimin olduğuna sevineyim mi annemin düşmesine üzüleyim mi... Aradım artık da dedim yani "anne seni de netten mi takip edeceğim bir arayıp söylesenize böyle durumlarda.." Onlarla farklı şehirde olduğum için ya ben yanlarında değilken başlarına bir şey gelir de yardım edemezsem diye üzülüyorum. Sonra da Allah'ıma emanet ediyorum. İnşallah uzun, sağlıklı, huzurlu ömürleri olur.
Amin

10 Aralık 2013 Salı

Karlar Düşer düşer

Bugün özet geçeceğim:
Haftanın dizisi ( drama of the week): Secret. Gerçekten trajik bir diziydi. Gülme sahnesi bir ya da iki yerde vardı. Ama aşkı sorarsanız, böyle güzel anlatılamazdı. Çok hoştu bayıldım ve 3 günde 16 bölümü bitirdim.
Haftanın depresyonu ( depression of the week) : Ah dün çok hastaydım. İşe dahi gidemedim. Üstelik erkek arkadaşımın da benimle ilgilenmeyişi buna tuz biber ekti ve ben yine ona ayrılmayı teklif ettim ve yine benim gönlümü almayı başardı. Amma velakin bugünkü Galatasaray ın Avrupa maçı dolayısıyla yine ekildim. Ah çok bahtsızım herhalde. Hemen yumuşamamalıydım sanırım.
Haftanın yemeği (meal of the week): Tost ama bu öyle bildiğimiz tostlardan değil. Bayat ekmeği ikiye ayırıyoruz. Önce beyaz peynir üstüne daire şeklinde ince doğranmış domates ve üstüne ince kıyılmış maydonoz ve biraz da tuz atıyoruz. Tost makinesine koyup üstünü yarım ekmeğimizle kapatıyoruz. Her iki tarafa da tereyağ sürüp kıtır kıtır olana dek ocakta bekletiyoruz. Bu tostun yanında ayvalık tostunun halt ettiğini de söylemekten geri çekilmiyoruz.

Çok sıkıcı bir yazı oldu değil mi ben de fark ettim ama nedense yazmak istedim. aa bir de bugün kar yağdı buralara. Kar dedin mi akan sular durur malum sıfır derece donar. sadfghjklkhgfds Saçmalama katsayım arttı fark ettim.

8 Aralık 2013 Pazar

Lider-Yönetici ve Nootum

Nootum
Her blogumu açışımda " way be ne güzel arka plan yapmışım, şu resmin güzelliğine bak, şu renklerin ahenkle  dans edişine bak, yanlardaki yıldızlar ayrı bir hava katıyor. Hele resim beni çocukluğumdaki günlere götürüyor sanki". Sonra bir ara resmin üzerindeki blogumun başlığını okuyorum ve ne alaka diyorum. Arka planda masal tadında, insanın içini ısıtan, geçmiş günlere daldıran böyle bir şahane resim varken neymiş yeni mezun mühendis ne yaparmış (what does
a new graduated engineer do? yoğun istek üzerine asdfgjdksadssadf). Günden güne anlıyoruz ki hiç bir halta yaramıyor insanlara heyt höyt demedikten sonra. Niye mi böyle dedim. Aslında çok kibar birisiyimdir. Hatta o kadar kibar ki kendi kendime derim benden yönetici olmaz çünkü duygusal davranıyorum diye. Ama öyle insanlar görüyorum ki hiç bir bilgileri yok, her işi salla pati yapıyor ya da başkalarına yaptırıyorlar ancak heyt höyt dedikleri için, yöneticiler " aa bak bu çocukta lider ruhu var, otoriter çünkü, söz geçiriyor çünkü bla bla bla." Olurmuymuş hiç canım. Bu tarz kişiyi başkalarına yönetici yapan kişide zerre yönetme kaabiliyeti yoktur. Bu tarz kişiler yönetmenin bağırmakla ilgisi olduğunu düşünür ve söz geçiren kişiye terfi verirler.

Halbuki bir lider ne yapar? Yönetme sorumluluğu altındaki çalışanların hepsini iyi gözlemler, hepsini tanır ve çalışanla sıkıntısını dile getirebilecek kadar samimi iletişimi kurar. Az çalışana heyt höyt demeden önce, neden çalışmadığını gözlemler: İşi mi sevmiyor, yoksa işi yapamıyor mu, işi seviyor ama yönlendirilmeye mi ihtiyacı var, belki de hedefi olmadığı için böyle isteksiz çalışıyordur, belki kendine güveni yoktur.... Bu sorular muhakkak cevaplandırılır. İşini sevmiyorsa nedeni öğrenilir, gerekirse görevi değiştirilir, yapamıyorsa yapmasına yardımcı olunur, işten gerçekten kaçan biriyse o kişiye büyük sorumluluk verilir. Ondan sonra heyt höyt denir. 


Buarada bugün nootum saksıdan kafasının birazını uzatmış nasıl mutlu oldum :) Nootumun yanındaki beyaz süt bardağım, beyaz kulaklığımın kablosu ve defterler ve artık başıma bağlamadığım yazmam .

Yarın tatil o yüzden şimdi yatma zamanı. İyi geceler nootum.

7 Aralık 2013 Cumartesi

Kinder Pingui Tadında

Yoğun bir iş gününü geride bırakırken hep dünyaya çalışmayayım biraz da ahiretime çalışayım diye düşündüm ve Şenay ablanın evine gittim. Okunulan Kur'an-ı Kerim ve edilen dualardan sonra çayımızı da içtik. Yalnız çayın yanındaki o kek de neydi öyle ımmm çok leziz tıpkı kinder pingui idi :D valla nefisti tabi kekin sırrını da vereyim kek pişti ya sıcakken hemen üstüne süt döküyorsun soğuduktan sonra da kremşanti ve çikolata sosu ekliyorsun. Bu kadar basit yane afgshjsah . Şenay ablanın BenTen oğlu ile Dudu ablanın Elizanı, Meltem ablanın Eymeni ise ayrı bir renk kattı gecemize. Eymen çok hareketli, girişken ve zeki bir çocuk, Benten (Osman) ne kadar hareketli de görünse aslında utangaç ve çok kibar, Elizan ise o yaşında öz güveni yüksek ve sıcakkanlı bir hanımefendi bir kız. Onları görünce kendi çocukluğum aklıma geldi. Ahh insan özlüyor ya ...

Bugün ayrıca iş yerinde stajyer kızlarımızın da dertleri vardı. Her zaman neşeli olan, konuşan kızlarımız sessizdi bugün. Neyiniz var hemen anlatın dememle tutamadılar içlerindekileri. Bir bir anlattılar ben de her anlattıkları şeyle alakalı, durumla ilgili iyi yanlarını gösterdim ya da pozitif bakılacak bir şeyler söyleyip kendimden örnek verdim. Aslında hiç bir konuda yardımcı olmadım ama içlerindekini paylaşmaları bile onları o kadar rahatlatmıştı ki bana çok teşekkür ettiler. Dinlemek bile karşındaki insanı mutlu etmek için yetiyor bazen...

Şimdi de müstakbel erkek arkadaşım tel de beni bekliyor...

İyi geceler duvar :)

5 Aralık 2013 Perşembe

Tektaşımı Kendim Kaybettim

Bu şahsiyet malın teki hatta salak, hatta geri zekalı....

Bugün sen işten çık, kıytırık bir kulaklık almak için servisten erken in, kulaklığı al, an taraftaki takı dükkanına da uğra ( Çok önemli ya takı almak) tam yüzük deneyecek iken tek taş yüzüğünün parmağında olmadığını fark et !!!

Şimşekler çaktı başımda. Ah nasıl bir dikkatsizlik bu, nasıl önlem almazsın Çiseler Çiseler. Kendime nasıl kızdım ama yollara bakıyorum yok çantamı kaldırıma boşaltıp içine bakıyorum yok dükkanlara geri giriyorum yok yok yok. Ağlaya ağlaya eve geldim. İlk iş sevgilimi aramak oldu. Canım benim ya kıyamam beni nasıl teselli etti. Onun yerinde olsam ben çok üzülürdüm oysa o beni teselli etti. İşte bu adamla evlenilir. Onu bazen çok kızdırıyorum ama ne kadar değerli olduğunun farkındayım.

Ha bir de gözlerim şuan kurbağadan farksız bu arada.

3 Aralık 2013 Salı

Bu Çeviri Başka Çeviri

Bloguma şöyle geçerken bir uğrayım demiştim de: Naçizane düşüncelerimi paylaşmadan geçemedim. Bir kere dünkü yaptığım arka plan, renkler, resim falan acayip olmuş. aklıma ilkokulda harçlıklarımı yatırdığım kartpostallar geldi. En beğendiklerim karın yağdığı, bacası tüten evlerin olduğu kartpostallardı. Ama burada önemli olan kısım; yeşil çam ağaçları ve ağaçların simlerle ışıl ışıl parlaması. Evet kesinlikle o günlerde en çok özlediğim şeylerden birisi kartpostal sanırım. O yüzden ki blogumun bu şeklini beğendim. Ek olarak resmin üzerindeki yazdığım yazı ilgimi çekti, acaba yabancı birisi siteme girse ve yazıyı merak edip google translate e yazsa ne anlardı?? Dedim ve hemen kopyala yapıştır yaptım. Sonuç :

In smaller cities and the newly graduated engineer of the little things happy, as well as an industrial engineer, Ha, yeah, yeah rain is the rain a very loving Homs work in the snow.

Şimdi Türkçe den İngilizceye google translate ile çevrilmiş bu cümleyi tekrar Türkçe ye çevirecek olursak bakalım nasıl bir durum karmaşıklığı ile karşılaşacağız.

Küçük şehirlerde ( in smaller cities aslında fena başlamadı cümle),küçük şeyler mutluluğunun yeni mezun mühendisi (the newly graduated engineer of the little things happy endüstri mühendisi için küçük şeyler mutluluğu diyerek küçümsemiş biraz be  google olmadı şimdi. Bu laf kavgada söylenmez dostum. Biz her yerlerde kendimizi överken küçük şeyler mutluluğu nedir yani cık cık), endüstri mühendisi kadar (as well as an industrial engineer Bir de sonuna özel olarak endüstri mühendisi kadar diye eklemiş. Şimdi bu ne demek google google. Yani ben yeni mezun mühendis olunca ancak bir endüstri mühendisi mi oluyorum. Sanırım bu kısmı sen de anlamamış ve sallamışsın)
Ha ( Ha yı doğru çevirmiş şimdi işkillendim ben yani onlar da mı Ha diye bir vurgu kullanıyor. Aynı anlamda kullanıyoruzdur inşallah neyse) evet evet çok sevilen yağmur yağmurdur(yeah, yeah rain is the rain a very lovingYani eğer çok sevilmezse yağmur yağmur olmaktan çıkar demeye getiriyor. Artık yağmur olmaktan çıkıpta ne olduğunu İsviçreli Bilim adamlarına tez konusu olarak vermeyi düşünüyorum. Bu konu önemli) Homs (nedir ya? Yani buna ben bile bir şey uyduramadım çok orjinalsin google :D ) karda çalışmak. (work in the snow cümlenin sonu da cuk oturmuş yalnız, gerçekten de bu şahsiyet  karda çalışacak. Başka bir seçeneği yok çünkü...)

Ne anladık? Hiç bir şey...

Hadi iyi geceler tavan..



2 Aralık 2013 Pazartesi

Hayaller Değişebilir

Aralık ayına bir merhaba demek lazım                    Resmin sahibesi
Hayal kırıklığının ne olduğunu sanırım gün geçtikçe daha iyi anlıyorum. Özel de kariyer yapacağım naraları atan bu kişilik sonunda pes eder. Aslında pes denmemeli. Hayallerini değiştirir. Çünkü bu mühendis hayallerinin esiri değil, hayalleri onun esiridir. Hayalleri artık onu tatmin etmiyorsa kendisini mutlu etmek için yeni hayaller kurup o yolda yol alabilir. Tabi bu kararı vermede sadece kendi payı yoktur: Özel sektör, egosunu tatmin etmeye çalışan işveren, senden daha iyi olmayan yöneticilerin, adaletsiz yöneticilerin, belki erkek arkadaşın...
Yine de iyi bir karar verdiğimi düşünüyorum. KPSS ye çalış boşver gerisini sayın Çiseler !!

Bu arada izlediğim "Dream" Kore dizisi bir muhteşemdi. City Hunter benim favorimdi ama Dream dizisinin daha çok hoşuma gittiğini söylememde sakınca yok.

30 Kasım 2013 Cumartesi

Depression mode 2

Bugün gerçekten de çirkinim. dudağımdaki uçuk, yüzümdeki sivilceler, sivilceler geçsin diye kullandığım kremin yüzümü kurutması ve pul pul olması...

Kendime olan özgüvenim yerlerde...

12 Kasım 2013 Salı

Baş Belası Bu Hatalar

Hata yaptığım zaman üzülmemin ya da ağlamamın tek nedeni; nasıl oldu bu kadar salakça bir şey yaptım diye düşünmem. Hayır anlamıyorum kendimi. Nasıl oluyor da o an beynim duruyor, mantıklı düşünemiyorum. Her hatamda artık düşünmeden iş yapmayacağım, bir şey yapmadan önce muhakkak doğru olanı mı yapıyorum diye düşüncem diyorum sonra yine düşünmeden hareket etmiş oluyorum. Üstüne takıntı var bir de olan oldu unut artık da olmuyor, düşündükçe daha çok can sıkıyorum...

8 Kasım 2013 Cuma

Flower Boy Next Door

Yine bir film, yine hayran olunası bir aşk, yine hayaller, yine blog... Bu artık bir kısır döngü. Açıkçası tam olarak ne hissettiğimi de anlamıyorum. Bildiğim bir şey var o da Korelilerin kesinlikle ve kesinlikle aşkın, mutlu ilişkinin ya da kadınların sırrını çözmüş olmaları. Başka yolu yok ki! Nasıl bu kadar iyiler, ya da oyunculukları da iyi olmuş olabilir bilemiyorum. Ama o filmi izlemek benim kalbimde derin özlem hissi uyandırıyor aslında bir yandan da hiç sahip olamayacağım bir şey olduğu içindir belkide. Çünkü ne zaman bunlardan bahsetsem zat-ı muhterem hiç ciddiye almıyor beni.

Off off çok dertliyim heaa. Böyle güzel bir filmi izleyip gerçekleşme ihtimalini sevebilecekken ben imkansız olma ihtimali yüzünden efkarlanıyorum. Hadi hayırlısı...

1 Eylül 2013 Pazar

Ve İşte Sonbahar

İşte Eylül diye buna derim ben. Başladı yine gök gürlemeleri, hafiften yağmur ve akşam serinliği... Gündüz havanın kapalı olması ve bulutlar ahh ben tam bir bahar aşığıyım. Kış mevsimine karşı da boş değilim ama bir tercih yapmam gerekirse sonbahar tabi ki :)

31 Ağustos 2013 Cumartesi

bir fincan mutluluk

Sessizlik, yalnızlık, huzur ve mutluluk ...
Sanırım şuan gerçekten huzurlu ve mutluyum. Evde yalnız olmak bile beni mutlu etmeye yetiyor...
                                                                                                                                                     Kaynak :)

30 Ağustos 2013 Cuma

Depression mode on

Filmlerde yaşıyorum, olmadık hayaller kuruyorum daha da kötüsü kurduğum hayallerle mutlu oluyorum...

6 Mart 2013 Çarşamba

Çiselerden ABC analizi yorumu :)

Bugün yeni bir iş mesaisine yeni gelen maillerle başladık. Şef boş vakit buldu ki bize yeni görevler verdi:  ta taaaannnnnnnn !! ( O yankıyı hissettiremedim galiba :/ ) Bizden ilk istediği şey müşterilerimize yönelik bir çalışma oldu: ABC analizini tüm endüstri mühendisleri duymuştur. Üretim planlama dersinin sıradan konularından biridir muhakkak her üniversitede vizede bir soru gelmiştir. ABC analizi ilk olarak PAreto analizi olarak biliniyormuş. Yani tüm çeşitlerin % 20 sini oluşturan çoğunluk aslında %80 öneme sahiptir manasına geliyor. Yani sizin 100 farklı göreviniz varsa bunlardan 20 tane gibi az bir görev sonucu %80 etkilemektedir. Eskiden (mühendis olmazdan evvel) yapacağım işler varsa önce kolay olanları bitireyim ki geriye kalan tüm vaktimi zor ve daha çok çaba gerektirenlere harcayayım derdim. Ama gel gör ki (eğitim şartt) hayatımı yanlış bir felsefe üzerine kurmuşum. Önce önemli görevler bitirilmeli sonra ıvır zıvır ile uğraşmak gerekliymiş. Kısacası pareto analizi. Peki ABC analizi nedir derseniz onu da hemen basitçe açıklayayım: Herhangi bir durumda karşımızda birbirinden farklı seçimler varsa ya da durumlar varsa öncelik belirlemeye yarayan bir analiz yöntemi. Tüm durumları karşınıza alıyorsunuz ve faydaları ya da sonuçlarını...vs (yani durumlardan olan beklentilerinz neyse işte) kümülatif toplamları üzerinden bir sıraya koyuyorsunuz. En önemli dedikleriniz A, orta derecedekiler B daha az önemliler C oluyor. Burda A,B ve C yi neye göre belirliyoruz derseniz bildiğim kadarıyla kümülatif toplama böldüğünüz sonuç %100-%90arası ise C, %85 ise B, %70 ise A gibi değerlendiriliyor. Aslında zaten sınavda hoca size bu yüzdelik kısmı sorunun en sonunda parantez içinde veriyor rahat olun. Yalnız ben sadece konu hakında yüzeysel bilgi verdiğim ve üniversiteden kalan bilgilerimi revize etmediğim için tam hatırlamıyor olabilirim. Eğer konunun mantığını anladıysanız şimdi konu anlatımlı bir tezden çalışıp örnek soruları çözebilirsinizzz. Ha bir de çok kriterli abc analizi var. Ordada her kriteri kendi içinde değerlendiriyorsunuz. Mesela 2 kriter varsa ilk işiniz 1. kriterden A 2.kriterden B değerini alıyor. Hepsi böyle aldıktan sonra AA,AB ve BA ları A grubuna, AC, BB ve CA ları B grubuna CC leri de C grubuna alıyoruz.
     Şimdi bizim görevimize gelecek olursak müşterilerimizin ne kadarlık alışveriş yaptığı, hangi ürünlerden ne kadar aldığı, bizi terkedip başka firmalara giden müşterilerimizi... içeren bir ABC çalışması yapacağız.
İnsan eğitimini aldığı işle meşgul olduğunda mutlu oluyor aslında. Ben bugün bunu farkettim. ABC yi görür görmez yüzüm de bir gülümseme  sanki eski dostumu görmüştüm ... (ıyyy kıro dediğinizi duydum evet çok klişe ve salla pati cümleler kurduğumun farkındayım. Cık cık cık bi de mühendis olacağım ama hala böyle cıvık yazılar yazmaktan kendimi alıkoyamıyorum. Hayır yani yeteneğim olsa döktürcem ama olmuyor işte. Miras kalmıyor parayla satın alınmıyor Allah vergisi herkeste olmuyor.  )


Çok açıklama yaptım yarın iş var ve bu mühendis artık uyumalııııı

2 Şubat 2013 Cumartesi

İyiki Doğdun Blog

         Şiş gözlerle sana merhaba demek zorunda kaldığım için üzgünüm. 1 saatir yok şablon yok arka plan, yazı karakteri,önizle geri al derken uykum geldi. ancak madem bugün açmayı planladım merhaba demeden uyumak olmazdı. Bu bloğu niye açtığım hakkında çeşitli dedikodular var desem yalan olur. aniden gelişen bir  şeydi. Oturdum açtım ama olurda bu blogla karşılaşırda okursanız niye açmış olabileceğim hakkındaki dedikoduları benimle paylaşırsanız sevinirim. Şimdi aklıma geldi bak ben daha yorum yazma ..vs ayarlarını da oluşturmadım muhtemelen eksik olabilir neyse bir iki gün idare ediverin ((Lütfen idare edemem idare edemem esprisini yapmayın hoş yapcağınızı da sanmıyorum daha ilk posttan niye umrunuzda olayım ki neyse benimkide laf, buarada iki parantez içleri sesli düşünmelerimi ifade eder ciddiye almayın )).
         Bu blog adı üstünde yeni mezun bir mühendisin iş bulma sürecini, bulduğu iş için başka bir şehre gidişini ve yeni işinde öğrendiklerini (sıkı bir excel ve yönetim eğitimi alıyorum) ayrıca, ev arkadaşıyla yaşadığı gereksiz tartışmaları içerir. Haricen kullanınız. Beklenmeyen bir etki görüldüğünde ((okurken uyuklama, derin esnemeler, alt+f4 tuşlarına parmaklarınızın gitmesi, gözünüzün ekranın sağ üst köşedeki çarpı kısmına gelmesi, yüzünüzü buruşturmanız) lütfen sabredin belki sonradan okudukça açılır (( ayakkabılar açılıyorsa bu da öyle olabilir)). Umarım sıkmam. Buarada sevgilimle tartışırsam arada duygusal bir iki cümle yazabilirim görmezden geliniz.
         Sağlıcakla kalın emi...